İlham Veren Kadınlar – Dünya Kadınlar Günü’ne Özel Röportaj Serisi | GÜNCE

Röportaj
İlham Veren Kadınlar –
Dünya Kadınlar Günü’ne Özel
Röportaj Serisi

İlham Veren Kadınlar – Dünya Kadınlar Günü’ne Özel Röportaj Serisi | GÜNCE

ANA SAYFA GÜNCE blog ok BLOG GÜNCE blog ok DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NE ÖZEL RÖPORTAJ SERİSİ

7 Mart Pazartesi, 2022

İlham Veren Kadınlar – Dünya Kadınlar Günü’ne Özel Röportaj Serisi

Dünya Kadınlar Günü’ne özel olarak hayata geçirdiğimiz röportaj serimizde, sektöründe başarılı, güçlü, ilham veren kadınlar ile özel röportajlar yapmak ve blogumuzdaki bütün söz hakkını onlara devrederek, meslek özelinde cinsiyet eşitliğine dair deneyimlerini ve değerli düşüncelerini okuyucularımıza ulaştırmak istedik. İşte bu özel serinin konukları, “İlham Veren Kadınlar”:

  1. Gün + Partners Avukatlık Bürosu - Ortak Avukat Zeynep Seda Alhas.

  2. Gün + Partners Avukatlık Bürosu - Ortak Avukat Güldeniz Doğan Alkan.

  3. Gün + Partners Avukatlık Bürosu - İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü Bilge Okuyan.

  4. GÜNCE - Teknik Destek Uzmanı Nurhan Kara.

Hoş geldiniz. Okuyucularımız için, kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

Z.S.A.: 1981 senesinde Sivas’ta doğdum, Samsun Anadolu Lisesi 1999 mezunuyum. Hukuk fakültesini Galatasaray Üniversitesi’nde okudum. İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat ve ayrıca TürkPatent’e kayıtlı marka vekiliyim. Stajımdan bu yana Gün + Partners Avukatlık Bürosu’nda çalışıyorum, son 5 senedir de ortak avukatım. Uzmanlık alanım sınai mülkiyet hukuku; Müvekkillerimize özellikle marka hakları bakımından hizmet ve stratejik destek veriyorum, markalarının hem ceza hem de hukuk davaları yolu ile korunması için çalışıyorum.

Fakülteden mezun olduğumda çalışmak istediğim alanla ilgili tercihim çok net değildi, ama 16 senedir içerisinde bulunduğum bu alanı çok seviyorum ve kendimi gerçekten şanslı hissediyorum.

G.D.A.: 2001 yılında Panthéon-Assas (Paris II) Üniversitesi’nde başladığım hukuk eğitimimi, 2005 yılında Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olarak tamamladım. 2011 yılında Gazi Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği Hukuku” yüksek lisans programını bitirdim ve tezimi marka hukuku alanında yazdım. Yaklaşık 20 yıl sonra ise, Fransa’da başlamış olduğum hukuk eğitimimi de kaldığım yerden online eğitim ile devam edip, 2021 senesinde Panthéon-Assas (Paris II) Üniversitesi’nde de hukuk lisansımı tamamladım.

2007 yılından beri Ankara Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğini icra ediyorum ve uzmanlığım fikri mülkiyet hukuku. Ayrıca, marka ve patent vekiliyim. Ana dil düzeyinde Fransızca ve İngilizce biliyorum.

Çocukluğum ve gençlik yıllarımda uzun süre yurtdışında yaşama fırsatı buldum. Şu an hayatımı Ankara’da sürdürüyorum. Evli ve bir kız çocuk annesiyim.

B.O.: Üsküdar Amerikan Lisesi ve İ.Ü. İşletme Fakültesi İngilizce İşletme Bölümü mezunuyum. 25 yıllık meslek hayatımın önemli bir kısmını İnsan Kaynakları alanında kurumsal firmalarda görev yaparak veya bu firmalara danışmanlık yaparak geçirdim. İnsanı merkezine alan süreçlerde yer almak beni her zaman beslediği ve dönüştürdüğü için koçluk alanında da eğitimler aldım. Halen Gün+Partners’da İK ve İdari İşler Direktörü olarak görev yapıyorum.

N.K.: Trakya Üniversitesi, Bilgisayar Programcılığı bölümünden 2002 yılında mezun oldum. Farklı sektörlerde, farklı alanlarda çalıştığım iş hayatıma, Günce’de Teknik Destek Uzmanı olarak görev yapmaya devam ediyorum.

“Bu sektörde kadın olduğum için farklı muamele gördüğümü hissettim.” dediğiniz bir an var mıydı? O anı anlatınız? Sizce bu an nasıl iyileştirilebilir?

Z.S.A.: Ben hukukçu bir aileden geliyorum, avukat olmaya çok erken yaşta karar verdim. Önümde hukukçu rol model olarak, çok başarılı bir kadın hakim olan annem vardı, ben adliyelerde, kadın hakimlerin, avukatların, savcıların arasında büyüdüm diyebilirim. O yüzden asla bir “dezavantaj” algım olmadan mesleğe başladım ve – şanslıyım ki – ilk günden beri kadın / erkek ayırt etmeksizin, herkese aynı fırsatları tanıyan bir ofisteyim.

Üzerine özellikle marka hukuku alanına yönelmekle, kendimi cinsiyetten biraz daha da bağımsız, daha eşitlikçi bir alanda konumlandırma fırsatı da buldum. Yine de elbette, ülkemizde kadın olmanın avantajından çok dezavantajı var ve bu avukatlık mesleğini icra ederken de geçerli.

Benim de mesleğim gereği muhatap olduğum bazı meslek grupları, kurumlar bir anlamda “erkek kulüpleri” gibi ne yazık ki, kadın olmak orada daha ilk adımda bir dezavantaja sebebiyet verebiliyor. Bu anlarda karşınızdaki ile iletişim kurarken, bir talepte ya da müzakerede bulunurken, önden karşı tarafın sizinle ilgili algısını düzeltmek, şartları dengelemek için ayrı bir çaba sarf etmeniz gerekiyor.

Ben de mesleğin başında daha sık olarak, basitçe “küçümseyici” olarak tanımlanabilecek bu tip muameleler ile karşılaştım, bazen hala karşılaşıyorum. Kendi deneyimlerimden biliyorum ki, mesleki bilgi ve donanım, doğru tavırla birleştiğinde sizi hızlıca avantajlı hale getirebilir. Avukatlıkta önceliğimiz müvekkilimizin işini layığıyla sonuçlandırmak elbette, ama bunu yaparken erkek baskın tavır ile de mücadele etmek, toplumsal cinsiyet eşitliği hedefimize bu şekilde de destek vermek birbirimize ve mesleğimize borcumuz.

G.D.A.: Bu soruya cevap vermek için uzunca düşündüm, doğrudan böyle bir an aklıma gelmedi açıkçası – ki bu da bence iyi bir şey aslında. 😊

Sadece bir kez karşı tarafın iş yerine hakim ve polislerle birlikte sahte ürün imalatı baskını sırasında, hakim bey “Avukat hanım siz kenarda durun, karışmayın” vs. gibi bir tavır sergilemişti – biraz korumacı bir tavır takınmış olmaya çalışmakla birlikte, aynı zamanda da gereksiz bir davranıştı, benim yerime erkek bir avukat olsaydı aynı şekilde korumacı bir tavır sergilemiş olacağını düşünmüyorum.

B.O.: 12 yıl danışmanlık yaptıktan sonra yeniden kurumsal hayata dönmeye karar verdiğimde 44 yaşımda 2 çocuklu bir anneydim. İş hayatımın ilk 10 yılı büyük firmalarda çalışarak geçtiği ve devamında da önemli bir danışmanlık tecrübesi edindiğim için başvurduğum firmaların bu tecrübeyi değerli bulacağını ve iş bulmamın kolay olacağını umuyordum ki hiç öyle olmadı. Bu yaşlar erkekler için, özellikle de yönetici pozisyonlarında altın çağ olarak kabul edilirken, benim karşıma bir engel olarak dikildi. Danışmanlık dönemim “kurumsal hayata ara verdiğim” bir dönem olarak görüldü. Karşımdaki işverene katmayı arzu ettiğim değeri tarif etme hevesiyle gittiğim iş görüşmelerinde “kaç yıl daha aktif çalışmayı düşünüyorsunuz, emekliliğinize ne kadar var, çocuklarınızla kim ilgileniyor” gibi sorulara maruz kaldım. Şimdilerde kurumlar iş ilanlarına yaş ve cinsiyet kriteri koymuyorlar eskisi kadar, fakat yine de gizliden gizliye toplumca etkisinde kalmaya devam ettiğimiz birtakım önyargılarımız olduğunu, ironik bir şekilde de bunu en çok kadının kadına yaptığını gözlemliyorum. Benim neslimin artık üst düzey rollerde olması ve dünyadaki işgücünün %60-70’inin Y ve Z jenerasyonundan oluşması ile birlikte bu yargıların yavaş yavaş kırılma noktasına gittiğini görmek ise bana umut veriyor.

N.K.: Açıkçası cinsiyet farkı gözetmeyen kurumlarda çalışmamdan kaynaklı sanırım, bu tarz muamelelere maruz kalmadım. Tepkinin etki ve farkındalık yarattığını düşünüyorum. Bu tarz durumlarda gerekli tepkiler verildiğinde çözüm sağlanabilir ve örnek teşkil eder.

Mesleğiniz özelinde kadın-erkek eşitliğini sağlamak için atılması gereken başlıca adımlar nelerdir?

Z.S.A: Kadın avukatların da mesleklerine erkek meslektaşlarının sahip olduğu fırsatlar ile, benzer rekabet gücü ile başlayabileceği bir ortam olmalı hedefimiz. Avukatlar özelinde eşitlik, doğrudan toplumsal hayatta da eşitliğin sağlanabilmesine bağlı, ama bu daha uzun soluklu hedefe zaten adım adım yaklaşacağız.

Ülkemizde baroya kayıtlı avukatların sayısına baktığımızda erkek sayısı yine kadın sayısından yüksek, ama başka mesleklerde çok sık karşılaşmadığımız biçimde, bu oran %50-50’ye çok daha yakın. Dünyanın en büyük barolarından olan İstanbul Barosu’nda bu oran daha da iyi. Yani mesleğimizde cinsiyet eşitliği hedefini aslında nicelik anlamında yakaladığımız söylenebilir.

Ama nitelik bakımından gerçek bir eşitlik ancak buna özel çaba göstererek mümkün olabilir. Her toplumda daha dezavantajlı durumdaki her gruba, durumu eşitleme fırsatı bulabilmeleri için pozitif ayrımcılık uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısı ile kadın avukatlara istihdamda eşit muamele edilmesi; Barolarda, büyük avukatlık ofislerinde yönetimde eşit temsil, uygun olduğunda kota uygulamaları taraftarıyım.

G.D.A: Kadın avukatların hukukun bazı alanlarına girmemesinin “daha iyi” olacağı bakış açısını kırmak. Maalesef bu bakış açısına meslektaşlarımızın bir kısmı, hakimler, savcılar, emniyet mensupları, kalem çalışanları, vs. sahip. Z kuşağı meslektaşlarımın – başka birçok potansiyelin yanı sıra – bu bakış açısını değiştirebilecek potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. 😊 Kadın avukatlarımızın da daha atılgan ve proaktif olması gerektiğini düşünüyorum. Mesela kadın baro başkanı sayısının artması gerekir, baro yönetimlerindeki kadın meslektaşlarımızın sayısının artması gerekir. Bu şekilde bu kadın meslektaşlarımız, genç nesil meslektaşlarımız açısından da rol model olacaktır.

B.O.: Bir İK profesyoneli olarak meslektaşlarımızın toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. İşe alım anından, ücretlerin belirlenmesine, kurum içinde yaratılan çalışan deneyiminin tasarımına kadar belki de farkındalığı en yüksek, en hassas olması gereken iş alanlarından birinde çalışıyoruz. Örneğin aynı işi yapan, aynı tecrübeye ve performansa sahip kadınlar, özellikle de yöneticiler birçok yerde erkeklere göre daha az ücret alıyorlar. Terfi konularında cam tavanlar hala kadının önündeki en büyük engellerden biri. Birçok kadın, çocuk sahibi olmaya karar verdiğinde kendisine esnek bir çalışma modeli sunulmadığı için iş hayatına ara vermek zorunda kalıyor, belki de hiç geri dönmüyor. Pandemi sonrası dönemde kadınların %49’u gelecekteki rolü ile ilgili endişe duyuyor. Tüm bu gerçeklere baktığımızda, İK profesyonellerinin kurumun işgücü üzerinde ne kadar stratejik bir etkiye sahip olabileceğini anlamak zor değil. Sadece bizlerin bilinçli ve farkında olması da yetmiyor, kurumun bu kararları alması, liderlik kültürünün bu bakış açısıyla harmanlanması ve aksiyon alınması açısından da bizlere önemli görevler düşüyor.

N.K.: Çalıştığım sektörde erkek nüfusunun oranı daha fazla. Bu nedenle kadın çalışan istihdam oranın yükseltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çalışmanın sadece erkeğin değil kadının da temel sorumluluğu olduğu yaklaşımı ile işe alım sürecinde ve çalıştığı süre zarfında bilgi ve yetkinliklerine göre her kadroda yer alabilmesinin önü açılmalı, engel görünen toplumsal normlar yıkılmalıdır.

Kendisine cinsiyet ayrımı yapıldığını düşünen bir kadın var ise bildirimlerinin dikkate alınması ve çözümlerin birlikte aranması taraftarıyım.


GÜNCE ile tüm avukatlık ve büro işlerinizi tek bir platformdan yönetin. GÜNCE ile tüm avukatlık ve büro işlerinizi tek bir platformdan yönetin.

Mesleğinizdeki kadınlara yönelik en sık karşılaşılan önyargılar hangileri? Bu önyargıları yıkmak için neler yapılabilir?

Z.S.A.: En sık karşılaştığımız ön yargılar, dişi cinsiyete atfedilen “duygusallık” gibi bazı “olumsuz” duygulardan dolayı kadınların avukatlık mesleğini erkekler kadar “iyi” yapamayacağı genel parantezine alabilir. Yani yine toplumun kırık cinsiyet algısının kadınlara yarattığı dezavantajların devamı. Bizler duygusal olduğumuz için karşı tarafa “kıyamıyoruz”, stresle başa çıkamıyoruz, çatışmadan kaçıyoruz, gerginiz ve kendimizi ifade edemiyoruz, yönetemiyoruz, elimizi masaya vuramıyoruz...

Sanırım öncelikle hukukun bir “savaş alanı” ve avukatın da “paralı asker” olmadığını kabul etmek gerekiyor. Biz hukuk fakültelerinde karşı tarafa saldırmak, yalanlar söylemek, mahkemeleri ya da sözleşmelerin dilini manipüle etmek için okumadık. Biz hukukçuyuz, kanun okumayı ve yorumlamayı biliyoruz, bu şekilde müvekkillerimize hizmet veriyoruz. Yani bizler adaleti sağlamak için çalışan meslek gruplarından biriyiz; müvekkillerimize mümkün olan en iyi hukuki desteği sunmak ve yargının etkinliğini sağlamak dışında bir sorumluluğumuz yok.

Toplumsal anlamda avukatı (aslında birbirinin karşıtı da olmadığını düşündüğüm) kadın/erkek, duygusal/güçlü ve sair biçimlerde tanımlayıp konumlandırmaktansa, bilgi seviyesi, iş kalitesi üzerinden tanımlamaya başladığımızda yalnız kadınlar değil, meslekte dezavantajı olan her bir birey hak ettiği tavrı görecektir.

G.D.A.: En sık karşılaşılan önyargı, görece önemli nitelendirebileceğimiz davalarda – alacak tutarının yüksek olduğu, alınabilecek ceza süresi uzun ise, vs. gibi – kadın avukat yerine, erkek avukat tarafından temsil edilmek gerektiğinin düşünülmesi. Kadın avukatların sanki bu tür dosyalarda yeterince “gücü” olamayacakmış, yeterince iyi savunma yapamayacaklarmış önyargısı.

Bu önyargının kırılması için öncelikle bizim toplumsal olarak çaba sarf etmemiz gerekir. Kız çocuklarının okula gönderilmemesinden, erken yaşta evlendirilmesinden tutun da çalışma hayatına girmelerine engel olunması, belirli meslekleri seçmemelerinin salık verilmesi gibi her türlü ayrımcılık içeren davranışın toplumumuzdan yok edilmesi gerekir. Avukatlık mesleği bağlamında ise, özellikle yanımızda yetiştirdiğimiz kadın stajyerlere objektif fırsat eşitliği sağlamak…

B.O.: Birkaç tane söyleyeyim hemen 😊 İK’cılar ve İK yöneticileri genelde kadındır… Kadınlar teknik/teknolojik, finansal konulardan çok İK gibi alanlarda daha rahat yükselirler… Kadın İK’cılar duygusaldır, iş odaklı karar almakta zorlanırlar… Kadın kadının kurdudur…

Ben bu önyargıları sadece bir kadın meselesi olarak değil toplumsal cinsiyet eşitliği meselesi olarak görüyorum. Yani erkekler de aslında bizim gibi birçok önyargıya maruz kalıyorlar. Çünkü öyle görmüş, öyle yetiştirilmişler. Uzun yıllar boyu yerleşmiş bu algıları yıkmak kolay olmasa da ebeveynler olarak kendi kızımızı veya oğlumuzu hangi kodlarla yetiştirdiğimiz, okullarda onları hangi mesajlarla eğittiğimiz bu meselenin kaynağı diye düşünüyorum. Toplumsal bir dönüşüm için ağaç yaşken eğilmeli…

N.K.: Kadınların faaliyet alan ve kapasitelerinin sınırlı olduğu düşünülüyor. Ailevi sorumlulukları nedeni ile kritik ve yönetim pozisyonlarında yer almalarının beklenen performansı sağlamayacağı kaygısı var.

Bu önyargıları yıkmanın, bugünlerde daha kolay olduğunu düşünüyorum. Çalışma alan ve yetkinliklerinin yükseltilerek daha fazla yönetim kadrosunda yer almalarını sağlamak gerekir. Böylelikle biz kadınların yönetim kabiliyetlerimiz görünür olur. Dikkatli ve detaycı çalışma yapımız, yaratıcı yanlarımız ve sunduğumuz alternatif fikirlerin değerlerinin vurgulanması, teknoloji sektörünün erkek egemen bir dünya olduğu algısını değiştirme konusunda faydalı olacaktır.

Sektörün önde gelen isimlerine, cinsiyet eşitliği ile ilgili farkındalık yaratmak adına atılması gereken adımlarla ilgili neler söylemek istersiniz?

Z.S.A.: Kadınlar kendilerine eşit şans ve fırsat tanınan, kapalı kapılar ya da cam tavanlar olmayan her sektörde doğal olarak başarılı olmuştur.

Avukatlık mesleğinin doğası cinsiyetten zaten tamamen bağımsız olduğu için, sektörümüzün önde gelenlerinin bu eşitlik ihtiyacı ile ilgili farkındalığının olması, gerekiyorsa kendilerini ve kurumlarını eğitmeleri, kadın ve diğer dezavantajlı çalışanlarına aynı fırsatları sağlaması, gerekiyorsa kota uygulamaları getirmesini önerebilirim.

G.D.A.: Mesleklerinin başında olan genç kadın meslektaşlarımızı cesaretlendirmelerini, desteklemelerini; iş tevzi ederken cinsiyet ayrımına gitmeden kendilerini görevlendirmelerini; bu alandaki STK’larda, organizasyonlarda, vs. daha çok kadın “başkan”, “konuşmacı” fırsatlarının tanınması; işverenlerin iş yerlerinde kadın-erkek ratio’sunu eşitlemeleri, kadın çalışanların istihdam edilmesinin önünde ket olmamaları.

B.O..: Pandemi, hayatımızda birçok şeyi değiştirdiği gibi, kurumların ve liderlerin de artık farklı bakış açılarına sahip olması gerektiğini bize gösterdi. Artık hayatımızda özgürlük, esneklik, iş-özel yaşam dengesi, değerlerle yönetim gibi kavramlar öne çıkmaya ve öncelik kazanmaya başladı. Gelecekte güçlü ve tercih edilebilir olmak isteyen kurumlar, çalışanlarına bunları sunmaya bugünden başlamalı. Kadın insiyatifine önem veren ve bunu attığı adımlarla gösterebilen şirketler önde olacak. 2021’de dev şirketlerin %15’inin kadın CEO’lar ataması bunun en önemli göstergelerinden biri.

N.K.: Kadın çalışanların yetkinlik ve tecrübelerini dikkate alarak sadece uzmanlık alanlarında değil, kurumsal yönetim ve finansal alanlarda da çalışmalarını desteklemek şart diye düşünüyorum.

Sektörde mevcut çalışan kadın sayısının genel nüfusa oranla daha düşük olmasına rağmen mesleklerinde başarılı olan kadınların her fırsatta öne çıkarılması gerekir. Toplumsal farkındalık oluşmasına çok destek olacaktır.

Sektöre yeni başlayan genç kadın meslektaşlarınıza neler söylemek istersiniz?

Z.S.A.: Öncelikle, hoş geldiniz demek isterim! 😊 Hayatınızın her alanında olduğu gibi, mesleğinizi yaparken de cinsiyetçi tavır ve söylemlerle karşılaşacaksınız. Mesleki bilginiz tam olduktan ve kendinize sürekli geliştirdikten sonra, salt kadın olmaktan kaynaklanan önyargılar ile daha az karşılaşacak ve daha da az fark edeceksiniz, zamanla bunları hiç umursamayacaksınız. Hepinize, kendi kurallarınızla yöneterek ilerleyeceğiniz bir meslek hayatı dilerim.

G.D.A.: “Geri durmamalarını”, adaletsizliğe, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı dik durup sonuna kadar mücadele etmelerini öneririm. Erkek egemen ve ataerkil olmaya meyilli olan toplumumuzda sanki polislerle, savcılarla, kalem memurlarıyla, vs. kadın avukatların baş edemeyeceği algısını kırmak için çekinmeden düşüncelerini ifade etmelerini, itiraz etmekten, haklı talepleri dile getirmekten hiç vazgeçmemelerini öneririm. Akademik ve mesleki gelişim altyapılarını ellerinden geldiğince geliştirmelerini, hedefledikleri/istedikleri çalışma alanları varsa, erkekler tarafından fazlaca domine edilmiş bir alan olduğu varsayımıyla, o alana girmekten çekinmemelerini ve kendilerini sınırlandırmamalarını öneririm. Bir kadının başaramayacağı iş yoktur! 😊

B.O.: Kadın veya erkek olsun, özünde insanı sevmek bizim mesleğimizin olmazsa olmazı. Bir tarafta kurumun beklediği iş sonuçları, öbür tarafta her biri ayrı bir birey olan çalışanlarınız arasında denge kurabilmek çok önemli. Sabırlı olmak, çatışma yönetimi yapabilmek, gerektiğinde üst yönetime karşı olması gerekeni savunabilmek, adil, kapsayıcı ve önyargılardan arınmış bir iletişim kurabilmek konusunda kendilerini geliştirmelerini öneririm. Herkesten önce de insan olarak kendilerine dönüp bakmaları, kendi önyargılarının, tuzaklarının, sabotajcılarının farkında olmaları, bunlarla ilgili aksiyon almaları oldukça önemli diye düşünüyorum.

N.K.: Bu sektörde kadın temsilcilerin artması çok önemli. Mezuniyet sonrası herhangi bir iş arayışı yerine mesleklerine yönelik arayışlarda bulunarak, alanlarında çalışmak için çabalasınlar. Sektörün 1.sınıfı herkese aynı bilgiyi öğretiyor. Diğer sınıflarda kazanılan bilgi birikimi ve tecrübe kişinin gayretiyle artıyor. Heyecanlı, yaratıcılığın tetiklendiği ve yeniliklerin en hızlı şekilde yayıldığı yazılım sektöründe biz kadınlara ihtiyaç var.