Hukuk Bürolarında Başarılı Ortaklıklar Kurmanın ve Sürdürmenin Yolları
Türkiye, uzun yıllar boyunca avukatların birbirlerine yardımcı olabildikleri, birlikte çalışabildikleri ancak ortaklık kuramadıkları bir kanuna sahipti. Ancak hukuk alanında gerçekleşen birçok gelişmenin ışığında, hukukun yeni dallarının ortaya çıkması ve alanının genişlemesi durumu doğdu.
Teknolojinin, bilimin ve bununla doğru orantılı olarak ticaretin de geldiği noktaya bakılınca, dünya üzerindeki hukuk kurallarını birbiriyle uygun hale getirmek gibi bir ihtiyaç ortaya çıktı. Çünkü bazı durumlar, mevcut hukuk kuralları ile sonuca bağlanamıyordu ve değişip dönüşen dünyaya uyum sağlayarak hukuk da büyüyordu. Böyle olunca, yalnızca bir avukatın, hukukun ortaya çıkan bütün dallarında uzmanlaşması ve karşılaştığı her olaya çözüm getirebilmesi, pek gerçekçi olmayan bir senaryo haline geldi.
Tıpkı dünyanın geri kalanında olduğu gibi, Türkiye’de de farklı dallarda uzmanlaşan avukatların birçok konuda birbirine destek olması gerekti. Bunun yanı sıra, yüksek gider kalemlerini paylaşma, daha yüksek bir iş gücü yaratma ihtiyaçları da göz önünde bulundurulunca, ortaya “hukuk bürosu ortaklığı” fikri çıktı.
Ve nihayet bu fikrin, dünyadaki gelişmelerin de sonucunda, 2001 yılında bir yasal düzenleme sayesinde hayata geçme şansı da doğdu. Avukatlık Kanunu’nun 44. maddesi değiştirilerek “Avukat Ortaklığı” Türk Hukuk Sistemi’ne girdi.
Peki, Avukatlık Ortaklığı Nedir?
Avukatlık Ortaklığı’nı, kanunda yapılan düzenlemeye bakarak şöyle tanımlayabiliriz:
- Kurucuları ve ortakları avukat olan
- Tüzel kişiliği mevcut olan
- Ticari sayılmayan
- Faaliyet konusu avukatlık mesleğinin icrası olan
- Kanunla düzenlenmiş
- Kendine özgü bir ortaklık türüdür.
2 Mayıs 2001 tarihinde Türk Hukuk Sistemi’ne girmiş, 25 Kasım 2001 tarihinde ise Türkiye Barolar Birliğince hazırlanan Avukatlık Ortaklığı Yönetmeliği ile ayrıntıları düzenlenmiştir. Bu yönetmelikte, avukatlık ortaklığı konusundaki ayrıntıların net olması ve tüm uygulamalarda bir birlik sağlanması adına Avukatlık Ortaklığı Tip Ana Sözleşmesi yer almaktadır ve kurulan tüm hukuk bürosu ortaklıkları, bu sözleşmeye uygun bir sözleşme ile hayata geçmek durumundadır.
Avukatlık Ortaklığı Sözleşmesi
Eğer bir Avukatlık Ortaklığı’nı hayata geçiriyorsanız, bunu resmiyete dökerken yapmanız gereken ilk şey bir sözleşme hazırlamak olacaktır. Avukatlık Kanunu’nda yer alan ve Barolar Birliği tarafından hazırlanmış olan Tip Ana Sözleşmesi’ne uygun olarak hazırlanan bu sözleşmenin adı, Avukatlık Ortaklığı Sözleşmesi. Birazdan sayacağımız bütün unsurlar, Tip Ana Sözleşmesi’ne uygun olarak düzenlenen bu sözleşmede açık ve net bir şekilde belirtilmelidir:
-Ortakların kimlik bilgileri, ortaklığın unvanı ve adresi
-Ortaklık payları, ortaklar arasındaki ilişkiler, iş ve davalarla ilgili iş bölümü
-Yönetici ortakların yetkileri, ortaklığın yönetimi ve temsili
-Ortaklar kurulu, bu kurulun görev ve yetkileri
-Gelir ve giderlerin paylaşılması, denetim
-Ortaklıktan çıkma, çıkarılma, pay devri, ortaklığın sona ermesi
-Fesih, infisah, tasfiye
İşte tüm bu konuların hangi şekilde gerçekleşeceği, Avukatlık Ortaklığı Tip Ana Sözleşmesi’ne uygun olarak belirlenmelidir. Bunun yanı sıra, yönetmelik hükümlerine, meslek onuruna ve bağımsızlığına aykırı olmamak şartıyla, sözleşmeye bazı özel hükümler de ekleyebilirsiniz. Sonuç olarak bu sözleşmenin, tüm ortaklar tarafından imzalanması, tabii ki bir zorunluluk.
Buraya kadar, Avukatlık Ortaklığı’nın tam olarak ne ifade ettiğini ve nasıl bir sözleşme ile hayata geçirildiğini işledik. Peki, hayata geçtiği zaman, size faydası ne olacak? Gelin, biraz da bu konuya değinelim.
Avukatlık Ortaklığı Avantajları
Çoğu kurucu avukat, hukuk bürosu ortaklığına geçmeden önce, başka bir ortak daha söz konusu olduğu zaman toplam gelirin herkes için yeterli olup olmayacağını düşünerek kaygılanır. Ne de olsa ortalık demek, paylaşım demektir ve içeri giren kazancın, bu paylaşım esnasında tüm taraflar için tatmin edici bir gelir sağlayabilmesi çok önemlidir. Tam olarak bu yüzden, Avukatlık Ortaklığı genellikle bir büyüme modeli olarak görülür. Tüm ortakların arzu edecekleri geliri sağlayabilecekleri finansal kazancı ortaya çıkarabilmek, bu modelin başarılı olması için birinci kuraldır. Bunu sağlayabilmek için ise, yalnızca kurucu avukatın değil, tüm ortakların işi tamamen sahiplenmesi, farklı müvekkil kontakları kurmaları ve işi geliştirmeleri gerekir. İşte Avukatlık Ortaklığı, gerek kâr payı gerekse hisse payı şeklinde olsun, bu motivasyonun ortaya çıkmasını sağlar.
Aynı zamanda bu mesleğin bir ortaklık çatısında sürdürülmesi, uzmanlığın gelişmesini, büroların ise kurumlaşmasını sağlayacaktır. Farklı alanlarda uzman avukatların müvekkil kontaklarını çoğaltarak firmaya daha fazla iş getirebilmeleri gibi, aynı alanda uzman avukatların güçlerini birleştirmeleri de söz konusu olabilir.
Kurumlaşan her yapı gibi, ortaklık modeli ile çalışan hukuk büroları da çalışanlarına, kendileri için bir gelecek görebildikleri, sadakat duygusunu yüksek tutabilecekleri bir firma ortamı sağlar. Stajyer olarak işe başlayan bir avukatın, bu büroda geçireceği yılların sonunda bir ortak olabilmesi ihtimali, her zaman motivasyonu yükseltecek, sadakati güçlendirecektir.
Kurucu avukatlar, işte tam olarak yukarıda saydığımız bu avantajlardan ötürü Avukatlık Ortaklığı’na yönelirler.
Başarılı Ortaklık Kurmanın ve Sürdürmenin Anahtarı
Kurucu bir ortak olarak, sonunda Avukatlık Ortaklığı modelini uygulamaya, büyüme ve kurumlaşma sürecine atılmaya karar verdiniz. Peki doğru ortağı bulduğunuzdan ve bu modeli başarıyla sürdürebileceğinizden nasıl emin olabilirsiniz?
Araştırmanızı iyi yapın.
Doğru ortağı bulmak için, doğru yere bakmanız önemlidir. Okulda başarısına şahitlik ettiğiniz bir arkadaşınız, bağlı bulunduğunuz bir dernekteki meslektaşınız ya da zaten birlikte çalıştığınız kişilerin referans olacakları avukatlar, ortaklık için uygun görünebilir. Birlikte bir ortaklık kuracağınız kişinin referanslarının güçlü olması, bir numaralı kuralınız olmalı. Unutmayın, çok yetenekli ve çok zeki biri olmak değil, dürüst, çalışkan ve güvenilir biri olmak, bir avukatın en önemli özellikleridir.
Soru sormaktan imtina etmeyin.
Ortaklık kuracağınız kişinin güçlü ve zayıf yönlerini tanımak, ortaklığınızı sağlam bir temel üzerine kurmanızı sağlar. Neleri iyi, neleri kötü yapar? Daha önce hukuki sorunlar yaşamış mıdır? Finansal durumu nedir, borçları var mıdır? Bunlar, bilmeniz gereken konular ve eğer ortaklık kuracağınız kişi size bu konularda şeffaf davranmıyorsa, ortaklığınızın pek uzun ömürlü olacağını söyleyemeyiz.
Aynı vizyona sahip olun.
Sizin gibi, kurumlaşma, büyüme ve iş birliği konularını odağına almış bir ortak bulmalısınız. Ortakların uzmanlık alanları farklı olabilir, ancak beklentileri ve uzun vadede hedefleri aynı olmalıdır. Unutmayın, aynı istikamete gitmiyorsanız, biriniz eninde sonunda otomobilden inmek isteyecektir.
Zor durumlarla nasıl başa çıkacağınız konusunda hemfikir olun.
Ortaklığı resmiyete dökmeden önce kararlaştırmanız gereken konulardan biri, kriz yönetimi konusunda nasıl aksiyon alacağınız. Eğer ortağınız, zor durumlarla sizin kadar iyi başa çıkamıyorsa, bu konuda nasıl bir aksiyon planı izleyeceğinizi önceden belirlemiş olmanızda fayda var.
Adil paylaşım için bir sistem geliştirin.
Başarılı bir ortaklığı kurmak kadar, sürdürmek de önemli ve sürdürülebilir bir ortaklık için adil paylaşım olması şart. Peki bu konuyu nasıl çözebilirsiniz? Bunun için, Gün + Partners Kurucu Ortağı Av. Mehmet Gün’ün bir konuşmasından alıntı yapmak istiyoruz:
“Adil paylaşım mümkün mü?” sorusu, birlikte üreten insanların, birlikte zorluklara katlanan insanların, bir şeyleri paylaşmak durumunda olan insanların arasında büyük bir soru. Birincisi, insan egosu öyle bir şeydir ki, diyelim ki ortada bir elma varsa “Ben yiyeyim, paylaşmak adil değil.” der. Paylaşmak, bize göre adil değildir. Kilolu olana daha çok elma verelim desek, farklı pay vermek adil değil. Herkes eşit pay alsın desek, “Herkes eşit değil ki, benim daha çok kilom var ya da ben daha açım, daha çok almam lazım.” diyen olabilir. Bu da adil değil. Büyük olana büyük, küçük olana küçük pay verelim desek, o da adil değil. Burada gördüğünüz üç tane olasılık, bir diğerinin adil olmamasına neden oluyor.
Paylaşılması gerekenlere baktığınızda biri şunu diyebilir: “Ben iş getiriyorum, ben ondan daha iyiyim, daha çok pay almam lazım. Hatta onun kadar çok sorumluluk da almamam lazım.” ve bunda kendini haklı da görebilir. Bir başkası da şunu diyebilir: “Ben o kadar uğraşıyorum, koşturuyorum ama işi getiren daha çok kazanıyor; o halde neden koşturayım ki?
Yani demem o ki, insanlar bir araya geliyorlar, çok güzel bir uyum yakalıyorlar ancak paylaşma konusunda farklı yerlere gittikleri zaman ayrılıyorlar. Ayrıldıkları zaman, iyi üretme kapasitesini kaybediyorlar; o insanların avukatlık mesleğine katacağı bilgi birikimi kayboluyor ve müvekkiller güzel bir hizmet kaynağını kaybediyorlar.
Yani aslında, adil olabilmek için herkesin ne getirdiğini belirli bir ilke çerçevesinde ölçebilmek lazım. Eğer bilgi işlem sistemleriniz varsa, bunları ölçebiliyorsanız bu söylediğimi yapabiliyorsunuz.
Ayrıca, ikinizin de bir elması varsa, şunu yaptığınızda adil olabiliyorsunuz:
Ortada henüz elma yokken kendi aranızda “Bir gün bir elmamız olursa, elmayı şöyle paylaşalım. Elmayı sen kes, ben parçamı seçeyim.” ya da “Büyük parçayı ben alayım.” veya “Eşit paylaşalım.” gibi bir anlaşma yapar, kuralları önceden belirler ve elma geldiğinde bu kurallara uyarsanız, bu paylaşım sırasında aranızdaki anlaşmaya uygun davranıldığını görmek, adalet duygusunu sağlıyor.
Biz de Gün + Partners’ta bu adil paylaşım için bir ücret belirleme yönergesi oluşturduk. Böylece herkes Gün + Partners’taki piramitte yol aldığı zaman ücretinin ne kadar olacağını, nasıl değişeceğini, nasıl hesaplanacağını bilir. Böyle olduğu için de benim büromda ücret meselesi hiç sorun değil. Hiç ücret belirleme tartışması yapmamıza gerek yok.”
Kaos yerine düzeni seçin.
Kaotik bir ortamda tek başınıza karar almanız nispeten daha kolay görünebilir, ancak birden fazla ortağın mevcut olduğu bir kurumda, tıkır tıkır işleyen bir sistemin olması, uzun ömürlülük açısından kesinlikle çok önemlidir. Hukuk büronuzun kurumlaşması yolunda en büyük yardımcılarından biri olacak olan GÜNCE’yi keşfederek, bu düzenin ilk günden itibaren kurulmasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca GÜNCE’nin şeffaf, takip edilebilir gelir gider analizleri sunması, yönetilebilir iş yükü planlaması gibi birçok özelliği sayesinde, ortaklık yapınıza değer katabilirsiniz.