Müvekkilin Hakkı Hizmet Nasıl Verilir?
İngiltere’den Polly Peck’in avukatı Duncan Aldred saat 12:00’de aradığında, Mecidiyeköy’deki büromda öğleden sonra Sultanahmet Adliyesi’ndeki saat 14:00’teki duruşmaya hazırlanıyordum. Duncan, saat 14:00’te bir randevu istedi. Şaşırdım! Çünkü İngiltere’den Türkiye’ye uçakla 4 saat sürer; Duncan iki saatte İngiltere’den Türkiye’ye gelemez, 14:00’teki randevuya yetişemezdi. En erken saat 16:00’da randevu alması daha uygundu. Bu arada ben de Sultanahmet’teki duruşmama gidip gelebilirdim.
“Ama 14:00’e yetişmeniz imkânsız.” dedim.
Duncan, “Randevuyu kendim için değil, bir arkadaşım için istiyorum. David, sabah uçağıyla yola çıktı, şu aralar varmak üzeredir. Varınca beni arayacak, ben de ona adresinizi vereceğim.” dedi. Aralarındaki iş birliği, iş bölümü ve organizasyondan etkilendim. Hemen kararımı verdim!
Sultanahmet’teki duruşmaya ben gitmemeliydim; birlikte çalıştığım Gül gidebilirdi. Ama Gül’ün benden farksızca işi yapabilmesi için onu o kısa sürede hazırlamalıydım.
Bir saat kadar Gül’e o dosya ve duruşma ile ilgili tüm hususları anlattım, karşısına çıkabilecek tüm olasılıklar üzerinde konuştuk ve benden farksızca duruşmaya katılması için onu hazırladım. Değişik olasılıklar için prova yaptık. Gül’ü adliyeye gönderdim ve David’i beklemeye başladım.
İlk defa İstanbul’a gelen ve adresi buluncaya kadar epey zorlanan David, 14:30 civarında büroya geldi. Yaklaşık 4 saat süren bir toplantı yaptık. Polly Peck’in tüm bilgilerini ve Türkiye’de olacak işleri anlattı. Karşılıklı sorular sorduk, cevaplar aldık. O dört saatin sonunda, “Asil Nadir’in birçok avukatı var, benim gibi genç birisini niye avukat tutmak isterler?” sorusunun yerini, bana gelen avukatların İngiliz Mahkemesi’nin atadığı kayyımlar adına geldiklerini, önceki avukatların hepsinin menfaat çelişkisi nedeniyle işi alamadıklarını öğrendim.
O gün, meslek hayatımda ve herhangi bir avukatın meslek hayatında kolay kolay karşısına çıkmayacak devasa bir fırsatla karşılaştım ve onu yakaladım. Hem o zamana kadar olmadığı kadar çok işim olacak, hem para hem şöhret kazanacaktım. Daha da önemlisi, o zamana kadar olmadığı kadar yabancı avukatlarla çalışacak ve öğrenecektim. Gerçekten de 10 yılı aşkın bir süre boyunca uluslararası şöhret kazanıp katladım, uluslararası avukatlık yetkinliği ve tecrübesi edindim, paralel olarak da vergi rekortmenleri listesine girecek kadar iyi kazandım. Bütün bunlar, ekip olarak çalışmamız sayesinde, duruşmayı ihmal etmeden müvekkil adayının istediği saatte randevu verebildiğim için mümkün oldu.
Hakkını savunmayı avukata emanet eden, bunun için avukata ücret ödeyen müvekkilin en iyi hizmeti almaya hakkı vardır. Müvekkilin, avukatın müsaitliğine göre değil, kendi ihtiyacına göre randevu almak, bilgilenmek ve işine öncelik verilmesini beklemek en doğal hakkıdır. Ancak avukat hasta olabilir, adliyede duruşmada olabilir, izinde olabilir ve benzeri birçok sebeple müsait olmayabilir. Avukat da insandır ama müvekkil müşteridir ve her zaman haklıdır.
Hem avukatın hem de müvekkilinin haklarını, hizmetten ödün vermeksizin dengede bulundurmak için avukatın ekip çalışması yapması ve her işte süpervizör, sorumlu ve destek olmak üzere ekip üyeleri ataması gerekir. Bunu yapan avukat, hem işini iyi yapar hem de karşısına çıkan fırsatları değerlendirebilir.
Devam edecek…